Genel olarak modern dönemde ortaya çıkan politik, manevi, ve sivil İslami hareketlerde lider ile takipçi arasında kurulan ilişkinin önemli problemleri olduğunu düşünenlerdenim. İslami hareketler liderlerini hatalarıyla sevaplarıyle bir insan olarak sevmek yerine bir dokunulmazlık ve eleştirilemezlik zırhı içine koyup sevmeyi tercih ediyor. Bu da uzun vadede o hareketin verimini ve sağlığını tehdid ediyor. Aynı zamanda bireyin akıl ve iradesi üzerinde bir vesayet oluşturuyor.
Bu bir iki harekete has bir durum degil. Genel olarak tarikat yapilanmalarindan, politik İslami oluşumlara oradan daha sivil karakterli İslami hareketlere kadar uzanan bir davranış biçiminden bahsediyoruz. Modern dönemlere has bir şey de değil bu. İslam dünyasında önemli bir süredir -kanaatimce kabaca 14 yüzyıldan beri- lider ile takipçi ilişkisi benzer kodlar üzerinden inşa ediliyor. Yüzyıllardır bu kodlar kendini değişik formlarda tekrar tekrar üretiyor. Bu durum İslam dünyasının son yüzyıllardaki durgunluğunu, çürümüşlügünü ve kırılganlığını besleyen en önemli etkenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Büyük ümitlerle yola çıkan yenilenme hareketlerinin de neden gelip bir noktada tıkandığının izahı da burada aranabilir.
Peki bu neden böyledir? Liderler neden insani zayıflıklarından arındırılıp bir “eleştirilemezlik ve dokunulamazlık zırhı” içine konularak sevilir? Bu durum, aşağıda listelemeye çalıştığım gibi, bazen lider kaynaklı bazen de takipçi kaynaklı olabiliyor.
1- Teori ve gerçek: İslam geleneğinin tevhid hassasiyetinden dolayı prensip olarak “herkes insandır ve elbette hata yapabilir” denilse de genel pratik oldukça farklı bir zeminde gelişir. Yani liderin hata yapma potansiyeli kabul edilse bile lider -en azından kendi zamanında- aşılamaz bir varlık olarak kurgulandığı için onu eleştirebilecek o yetkinlikte bir insan da haliyle yoktur. Adeta o grubun lideri kendi zamanının insanlık hiyerarşisinin en tepesinde durmaktadır. O zamanın kutbu, biriciği, reisi, bedisi, sahibi, makam-ı cem’in temsilcisidir. Manevi bir teminat altındadır. İlmi kesbi olduğu kadar vehbidir. Böyle bir insana karşı sorgulama sizin gibi sıradan insanların haddine düşmez. Biraz aklınız çalışıyorsa bunu lideri anlamak için kullanmalısınızdır. Yani liderin eleştirilmesi de jure mümkün görülse de de facto mümkün olmaz.
2- Sevgi/Saygı: Bazen lider gerçekten etkileyici bir karaktere ve cazibeye sahip olur. Takipçileri bu güzelliğin atmosferinde bir hayranlık ilişkisi geliştirir. Ve o atmosferden çıkmak istemeyebilirler. Liderin kararlarının sorgulanması ise tam da bu atmosferin dışına çıkıp başarabileceğiniz bir şeydir. Lider de fani olmuş biri hata göremez ki sorgulasın.
3- Korku/Kaygı: Liderin eleştirilememesinin bir nedeni de korkudur. Lider bazen gerçekten elestiriye karşı hazımsızdır ve şiddet ile bastırır her türlü aykırı düşünceyi. Bazen hazır menfaatinizi kaybetme düşüncesi susturur sizi. Bazen de insanlar ait oldukları toplumdan dışlanma (ex-communication) korkusuyla seslerini çıkaramazlar.
4- Benlik: Bazen de liderin bu derece yüceltilmesinde bizzat takipçinin benliğini besleyen bir şeyler vardır. Sizin lideriniz tarihin akışına tesir edecekse siz de onun takipçisi olarak cok imtiyazlı bir pozisyondasınızdır. Bu anlayış sizi “sıradanlıktan” kurtarır. Bir birey ya da toplum olarak sizin seçilmiş olmanız için liderinizin de seçilmiş ve masum olması gerekir. Yani liderinizin karizması biraz da sizin karizmanızdır.
5- Alan açma: Liderin eleştirilmemesi kültürünü besleyen şeylerden biri de o grup içinde değişik seviyelerde görev alanların liderin hatasızlığı söyleminin kredisi ile kendine alan açmasıdır. Bu kadrolar liderin sorgulanmasını istemezler çünkü bu halde liderden getirdikleri -ya da getirdiklerini iddia ettikleri- haberler de sorgulanır hale gelir. Bu da onların işini zorlaştırır. Liderin karizmasına yaslanarak yönetebildikleri için liderin karizmasının çizilmemesi onlar icin hayati önem taşır.
6- Tembellik: Genelde bir hareketin liderinin amansızca yüceltilmesinde tembelce bir yan da vardır. Lideri takip edenler onu neredeyse hatasız bir varlık gibi tanımlayarak kendi sorumluluklarından kurtulurlar. Hayat cok komplekstir ve düşünmek zor iştir. Bu ağır hayat yükünü liderin omuzlarına yüklemek lazımdır. Lidere yaslanarak onun gölgesinin serinliğine sığınarak yaşamak daha zahmetsizdir.
7- Tılsımı bozma endişesi: Liderin eleştirilmemesinin bir sebebi de liderin birleştirici bir tutkal gibi algılanmasıdır. Liderin manevi karizması pek çok bireyin sevgi ve saygısını toplamakta ve büyük insan kitleleri bu ortak sevgi/saygı objesi etrafında toplanmaktadır. Bu birleştirici tılsımı bozmamak ve incitmemek lazımdır.
Burada problem şudur. Birincisi, eğer taraftarlarınız size sevgi ve saygılarını bir hatasızlık varsayımı üzerine inşa etmişse bu hastalıklı bir ilişkidir zaten. En küçük bir eleştiri çabası o tılsımı bozabiliyorsa o tılsımdan hayır gelmez. İkincisi eğer bir grubu bir araya getiren tutkal liderin kendisi ise o liderin aralarından ayrılması ile o grubun dağılması an meselesi olur. Üçüncüsü, bu tür hareketler kaçınılmaz olarak -aksini iddia etseler de- lider eksenli olmaya doğru evrilirler ki bu da fikir ve sistem eksenli hareketlerin imkanlarından yararlanmalarını engeller.
8- Hayattan kopma: Bazen de lider -ve takipçileri- değişik sebeblerle gerçeklerden kopar. Bu ortamda kalın duvarlar arkasında kendi mahallenizde kurduğunuz dünyanın merkezinde yaşamaya devam edebilirsiniz. Gerçekle ilişkiniz önemli yaralar aldığı için hayatın kompleks yapısından hareketle kendinizi seyredemezsiniz. Tekrarlara düşersiniz ve dolayısıyla sorgulayamazsınız ve yenilenemezsiniz.
9- Çocuklaşma: Lider bazen hareketini, partisini, kurumunu vs. en ince detaylarına kadar kontrol eder. Bunu hangi niyetle yaparsa yapsın bu takipçilerin bir nevi çocuklaşmasına neden olur. Eğer liderin kendisinin bunu aşma hususunda özel bir gayreti yoksa sorgulayıcı düşünce yavaşlar, söner ve nihayet ölür.
10- Teoloji: Liderin eleştirilmemesinin teolojik bir zemini de vardır. Mesela, Sünnilik ve Şiilik dini ve politik doğrunun tayininde değişik metodlar kullanırlar. Sünnilik dini doğruyu ümmetin icmaına politik seçimleri ise halifeye bırakır. Yani Sünnilik için halife dini doğrunun adresi değildir. En azından teoride bu böyledir diyelim. Şiilik ise dini ve politik doğrunun garantörü olarak “İmam”ı görür. Garip bir şekilde Sünnilik içinde ortaya çıkmalarına rağmen Şiiliğe yakın bir şekilde liderin dini-politik doğrunun garantörü olduğunu düşünür pek çok grup. Yani liderin yalnızca dini içtihadları değil aynı zamanda politik içtihadları da bağlayıcıdır ve takip edilmelidir.
11- “Her şey hayırdır!”: İlgili bir konu olarak mesela kainatta hiç gerçek şer yokmuş gibi davranılır. “Belki de kötü gördükleriniz hayırdır” kısmı okunup durulur. Ama “belki de iyi gördükleriniz şerdir” (2:216) kısmı okunmaz. Her şeyin bir şekilde “hayırlı” olduğu ortamda sorgulamaya gerek yoktur. Bu gereksiz bir rahatlama ile sonuçlanır. Sorgulama ve adalet düşüncesi şerrin “hakiki” varlığına inanmak ve şerre şer demekle yakından alakalıdır.
12- Yanlışlanamazlık: Benzer bir şekilde başarı ya da başarısızlık kriteriniz elinizden alınır. Yani mesela liderin yönettiği kurum, hareket vs. bir başarı kazanırsa bu “ilahi bir destek ve teyidat” olarak algılanır. Başarısızlık durumunda aynı daha önceki “makbul kullar” gibi siz de imtihan edilmektesinizdir. Her iki durum da bir ”makbuliyet” işareti olarak görülür ve lider konumundaki insanlar yüceltilir. Bu epistemolojik cendere içinde elinizde İslami hareketleri yargılamak için bir kriteriniz yoktur ki başarı-başarısızlık üzerinden bir sorgulama yapabilesiniz.
13- Dini kaynakları seçici okuma: Bazen de dini kaynaklar lider-takipçi ilişkisinin eleştirilemezlik çerçevesi içinde yürütülmesi için kullanılır. Yukarıda dediğim gibi uzun zamandır İslam dünyasında bu ilişki böyle kurgulandığı için bu hususta referans bulmakta sıkıntı çekmezsiniz. Kur’an ve sünnet içinden seçici okumalarla sizin pozisyonunuzun tam da dini kaynaklarda tarif edilen yer olduğunu iddia edersiniz.
14- “Biliyordu…”: Bir başka savunma mekanizması “liderimiz bunları hep biliyordu” demektir. Büyük bir fiyasko karşısında liderin öngörüsüz olabileceğini ihtimalini iptal etmek için söylenir. Lider geçmişte de hiç hata yapmamıştır. Liderin prestiji açısından ”bir insan olarak yanıldı” denmek istenmez. Ama şu akla gelmez. Bilen bir insanın bilerek kaza yaşaması bilmeyenin bilmeyerek yaşamasından daha acıdır.
15- “Oligarşik dar kadrolar…”: Bazen bir seyler inkar edilemeyecek şekilde ters gider ama lider değişik nedenlerden sorgulanmadığı için liderlerin etrafındakiler sorgulanır. Hata lider kaynaklı değil “liderin etrafındaki oligarşik kadrolardan,” fanatik yandaşlardan, menfaatçilerden vs. kaynaklanmaktadır. Lideri anlayamayan kadrolar bütün bu yanlışları yapmaktadır. Burada gözden kaçan husus ise şu olsa gerek: Bir liderin hareketinin sevaplarından sorumlu olup hatalarından sorumlu olmaması düşünülemez. Az ya da çok bir payı vardır. İşte yapılan en esaslı “özeleştiri” çabalarında bile bu husus -en azından kamuya açık biçimde- dile getirilmez, getirilemez.
16- İlmi düşüncenin gerilemesi: Liderin gereksiz bir şekilde yüceltilmesinde genel olarak bu hareketler içinde ilmi faaliyetin geri planda kalmasının da tesiri olur. Sözde bu faaliyetlerin desteklendiği ve önemsendiği söylense de aslında kast edilen her türlü ilmin değil ancak “meşru ve faydalı” olarak görülen ilmi birikimin hazm edilmesi ve nakl edilmesidir. Farklı perspektiflere açılıp gereksiz entellektüel israflara ve maceralara girilmemelidir. Hem bu tehlikelidir, kafanız karışabilir. Bu perspektif fakirliği içinde eleştirel bir faaliyet oluşmaz zaten.
17- Aklın marjinalleşmesi: Öte yandan burada ele alamayacağımız geniş bir konu olarak akli bilgi ile manevi-keşfi bilgi arasında gereksiz bir hiyerarşinin var edilmesi bu tür hareketlerde ilmi kriterlerden hareketle kritik üretilmesini engeller. Herhangi bir sorgulama icin karşınızdaki insanlar paylaştığınız bir takım ilmi kriterlerinizin olması gerekir. Bu tür ortamlarda bir sezgi, rüya, yarım yamalak istihbari bilgi, temelsiz bir tahmin cok iyi hazırlanmış bir ilmi analizden daha önemli görülebilir. Kriterlerin bu kadar karıştığı bir ortamda liderlerin tercihi sorgulanamaz. Neye göre sorgulayacaksınızdır ki?
18- Tutarsızlık: İlgili bir konu olarak diğer gruplarin kendi liderlerine karşı aşırı saygısı sorgulanırken benzer tavırlar kendi hareketiniz içinde sorgulanmaz. Başkaları kendi liderini haddi aşıp peygambere benzetse tüyleriniz diken diken olur, mehdilik atfetse müstehzi bir eda ile gülersiniz belki ama benzeri tavırları kendi liderinize karşı gizli açık sergilersiniz. Ya da “itaat et kurtul’ düstürunu kendi aranızda kısık ve yüksek sesle seslendirirsiniz ama başka gruplarda gördüğünüzde “yahu bu insanlar neden böyle körü körüne her denilene inanıyorlar” dersiniz. Tutarsızlıklar böyle devam eder. Aslında eleştirdiğiniz insanlarla ayni epistemik atmosferi soluduğunuzun farkına varmazsınız.
19- Vefasızlık düşüncesi: Liderinize karşı herhangi bir eleştiri ”vefasızlık” olarak görülür. Size onca iyilik yapmış, ”olmasaydı olmayacağınız,” imanınıza vesile olmuş, hakikati onun eliyle tanıdığınız insanı incitmemelisinizdir. Bu oldukça etkili bir yoldur çünkü sizi tam da vicdanınızdan yakalar. Tabii bunu söyleyen insanlar nasıl olup da bir insanı muhtemel hatalarından dolayı uyarmanın bir vicdansızlık olduğunu izah etmezler. Vicdan lidere koşulsuz itaat olarak görülür, doğruyu ve güzeli beraber arama çabası olarak değil.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama şimdilik burada duralım…
- 11 Eylül’den 20 Yıl Sonra Batı ve İslam Dünyası - 13 Eylül 2021
- Türkiye’de Rasyonalist İslam: Kur’an ve Tarihselcilik - 30 Temmuz 2021
- İnsan, Tanrı ve Nedensellik: İslam Düşüncesinde Kader - 23 Mayıs 2021